Hayal Perdesinin İki Kahramanı: Karagöz ve Hacivat

12.02.2024

6 Dakika

Hayal Perdesinin İki Kahramanı: Karagöz ve Hacivat

Yüzyıllardan beri sürdürülen bir sahne sanatı düşünün ki perdesinin adı hayal perdesi, oynatanın adıysa hayalî olsun ve birbiriyle atışıp seyircileri güldüren iki baş karakterinin gerçekten yaşamış insanlar olduğuna inanılsın. Türklerin ünlü gölge oyunu Karagöz ve Hacivat’tan söz ediyoruz. Deve ya da manda derisinden yapılıp boyanmış figürlerin arkadan aydınlatılan bir perdeye düşen gölgesiyle yaratılan ve özgün, romantik terminolojisiyle bu oyun, kendine has evreniyle asırlar boyunca insanları güldürüp düşündürmüştür.

Çok Kültürlülüğün Büyüsü, Hayalînin Mahareti

Karagöz ve Hacivat oyununu tasarlayıp kuklalara can veren geleneksel icracıya “hayalî” denmesi, belki hem oyuna hem de ustanın yaptığı işi en güzel tanımı kazandırır. Sözel biçimde nesilden nesile aktarılan ve doğaçlamaya bolca alan bırakın Karagöz ve Hacivat oyunları genellikle basit gündelik olaylar çerçevesinde kimi mesleklerin, geleneklerin ya da kişilerin hicvedilmesine dayanır. Çelebi, Tiryaki, Beberuhi, Tuzsuz Deli Bekir gibi onlarca yan karakterle zenginleşen oyunlar, Osmanlı İmparatorluğu çatısı altındaki farklı halkların oldukça geniş bir repertuvar oluşturan müzikleriyle daha da dramatik bir hale gelir.

UNESCO’nun İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirasının Temsili Listesi’nde yer alan Karagöz ve Hacivat oyununun kökenine ilişkin farklı teoriler ortaya atılmıştır. Bu teorilerden biri, 16. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nun Mısır’ı ele geçirmesiyle oyunun bu topraklardan imparatorluk coğrafyasına yayılmış olabileceği yönündedir. Yahudiler tarafından İspanya ve Portekiz’den getirildiği, Cava Adaları ya da Hindistan’dan imparatorluk sınırlarına taşındığı ve Çinlilerden Moğollara, oradan da Türklere geçerek Anadolu’ya kadar geldiği gibi varsayımlar da bulunur. Bu teorilerden hangisini kabul edersek edelim, Karagöz ile Hacivat’ın Türkler için asırlarca keyfi sürülen ve oldukça kıymet verilen bir sahne sanatı olduğu gerçeği değişmeyecektir.

Karagöz ile Hacivat Gerçekten Yaşadı Mı?

Karagöz ve Hacivat’ın gerçekten yaşamış insanlar olduklarına ilişkin en ünlü anlatı, bizi Osmanlı İmparatorluğu’nun kurulduğu yıllara, devletin ilk başkenti olan Bursa’ya götürür. Rivayete göre Orhan Gazi, Bursa’da görkemli bir cami yaptırmak ister. En beğendiği projenin mimarını görevlendirip, bölgedeki en usta işçiler ve en iyi malzemelerle caminin hızla tamamlamasını söyler. Karagöz ve Hacivat figürlerine ilham olan kişiler de bu inşaatta çalışan iki işçidir. Birbirleriyle didişip gülünç durumlara düşen bu iki kafadar, diğer işçilerin de her fırsatta onları izleyip gülüşmek için başlarına toplanmasıyla inşaatın yavaşlamasına sebep olurlar. İnşaatın beklenen hızda ilerlememediğini görüp bunun nedenini araştıran mimar, bu sonuca ulaşınca durumu Orhan Gazi’ye iletir. Çok öfkelenen hükümdar, diğer işçilere ders olsun diye bu ikiliyi ölümle cezalandırır. Ne yazık ki yaşamları boyunca etrafa neşe saçan bu iki işçi, doğal mizahçılar olmalarının bedelini canlarıyla öderler.

Hak bilir, vicdanlı ve merhametli Orhan Gazi’den böyle bir karar beklemeyen halk ise epey hayal kırıklığına uğrar ve bunu da hükümdara hissettirir. İlk andaki öfkesi geçince Orhan Gazi de yaptığına pişman olur ve Karagöz ile Hacivat’ın ölüm emrini verdiği için büyük üzüntü duymaya başlar. Padişahın üzüntüsünü fark eden Şeyh Küşteri adındaki bir bilgin de başındaki sarığı çözüp arkasında mum yakarak onu bir hayal perdesi haline getirir, ayakkabılarını ilk Karagöz ve Hacivat figürleri olarak kullanarak ikilinin atışmalarını taklit eder. Bir anlamda bu iki muzip kafadara yeniden can veren Şeyh Küşteri’nin adı yüzyıllar boyunca oyunu icra eden hayalîler tarafından oyunların giriş bölümlerine eklenerek yaşatılır.

“...Şeyh Kuşteri pirimiz eylemiş böyle hayal

Ehl-i irfana daim şulelenir perdemiz...”

Yolunuz Bursa’ya düştüğünde Türk kültürüne damga vurmuş Karagöz ile Hacivat’ın anıtını ve sembolik mezarlarını görebilir, Karagöz Müze Evi’nde oyunda kullanılmış tarihi ekipmanları inceleyebilirsiniz. Ayrıca Bursa’da, aralarında Orhan Gazi Külliyesi’nin de bulunduğu UNESCO Dünya Mirası Listesi varlıkları hakkında bilgi edinmek isterseniz Türkiye’nin UNESCO Alanları: Bursa ve Cumalıkızık başlıklı blog yazımızı okuyabilirsiniz.

Menu
English
Giriş