İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde Mutlaka Görmeniz 5 Eser

27.05.2022

5 Dakika

Eski Şark Eserleri Müzesi, Çinili Köşk Müzesi ve Arkeoloji Müzesi’nden oluşan geniş bir kompleks olan İstanbul Arkeoloji Müzeleri, kendileri de birer sanat eseri olan binalarıyla ziyaretçilerini bekliyor. Türkiye’nin arkeoloji ve müzecilik tarihinde  önemli bir yer tutan yapılardan oluşan komplekste; biri 15. yüzyılda, diğer ikisi ise 19. yüzyıl sonunda inşa edilmiş yapılarda Osmanlı İmparatorluğu sınırlarında yer alan bölgelerden getirilmiş çok sayıda eser bulunur. 

Görülmeye değer Antik Çağ heykellerinin ve benzersiz sanat eserleri olan Sidon lahitlerinin yanında “aşkın, savaşın ve barışın ilkler”ini de ziyaretçileriyle paylaşan İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde insanlık tarihinin önemli dönemeçlerini görebileceğiniz ve farklı medeniyetlerin bıraktığı zengin kültürel miras ögelerini bulabileceğiniz gibi arkeolojinin Osmanlı Devleti ve Türkiye’deki gelişimine ışık tutacak anlatının da izlere rastlayabilirsiniz. Ziyaretçilerine sunduğu sayısız eserle benzersiz bir deneyim yaşatan İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde bulunan ve mutlaka görülmesi gereken 5 eser hakkındaki bilgileri sizler için derledik. Müze kompleksini ziyaret ettiğinizde görebileceğiniz eser ve buluntularla ilgili doyurucu bir izlenim edinebilmeniz dileği ile...

Aşk Şiiri Tableti

Nippur Antik Kenti’ndeki kazılarda keşfedilen  ve MÖ 2000’li yıllara tarihlenen tablet, dünyanın bilinen ilk aşk şiirini okuyucularla buluşturur. Sümer geleneğinde, doğanın daha canlı ve bereketli olmasını sağlamak amacıyla kral yılda bir kez bereket ve aşk tanrıçası İnanna’yı temsilen bir rahibe ile evlenirdi. Tablet üzerinde yer alan şiirin evleneceği rahibe tarafından Sümer kralı Suşin’e okunmak üzere kaleme alındığı düşünülmektedir. Kil tablet üzerine çivi yazısıyla yazılmış, dünyanın bilinen ilk aşk şiirini görmek için İstanbul Arkeoloji Müzesi’ni ziyaret edebilirsiniz.

Büyük İskender Büstü

Bergama Antik Kenti’nin aşağı agorasında bulunan heykel başının, Büyük İskender’in ya da ona benzetilerek tasvir edilmiş bir tanrı veya kahramanın heykeline ait olduğu düşünülmektedir. Yukarı şehirdeki binalardan birinden düştüğü tahmin edilen heykel başı MÖ 2. yüzyıla tarihlenir. İnsanlık tarihini önemli ölçüde etkilemiş bir karakter olan Büyük İskender ile özdeşleşen kompozisyonun örneklerinden biri olan heykel, İstanbul Arkeoloji Müzesi’ndeki mutlaka görülmesi gereken eserlerinden sadece biridir. 

Sidamara Lahdi

MS 3. yüzyıla tarihlenen lahit, Konya – Ambar Höyük kazılarında bulunup 1901 yılında İstanbul’a getirilmiş eşsiz bir eserdir. Lahit 32 tonu bulan ağırlığıyla oldukça görkemli bir yapıya sahiptir. Anadolu’da üretilen bir lahit türünün keşfedilen ilk örneği olan lahit, üzerindeki olağanüstü güzellikteki işlemelerle dikkat çeker. Kapağında mezarın sahibi olduğu düşünülen kadın ve erkek iki figürün yer aldığı lahidin yan yüzlerinde ise mitolojik sahnelerin tasvirleri bulunur. 1900 yılında bulunmuş olmasıyla arkeoloji bilimi açısından da tarihi bir öneme sahip olan lahit, müzede sergilenen en önemli eserlerdendir. 

İskender Lahdi

İlk Türk arkeolog olarak kabul edilen Osman Hamdi Bey tarafından Sayda’da 1887 yılında yapılan kazılar sırasında bulunan lahit, ünlü pentelikon mermeri kullanılarak yapılmıştır. Persler ve Büyük İskender önderliğindeki Makedonyalılar arasında yapılan Issos Savaşı’nı anlattığı düşünülen sahne, lahitin üzerinde yer alanlar arasında en dikkat çekici tasvirlerden biridir. Adının aksine Büyük İskender’e değil onun komutanlarından biri olan ve Issos Savaşı’nın kazanılmasıyla Sidon kralı olduğu anlaşılan Abdalonymos’a ait olduğu düşünülen lahit, MÖ 4. yüzyıla ait muhteşem bir sanat eseri olarak İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde ziyaretçilerini bekliyor. 

Kadeş Barış Antlaşması Tabletleri

İnsanlık tarihinin bilinen ilk barış antlaşması olan ve MÖ 13. yüzyıla tarihlenen Kadeş Antlaşması, pişmiş toprak üzerine yazılmış haliyle Hattuşa (Boğazköy) kazılarında bulunmuştur. Kazılarda bulunan kopyalardan ikisi günümüzde İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmektedir. Devletler arasında yapılan bildiğimiz ilk yazılı antlaşma olarak diplomasi tarihindeki en önemli dönüm noktalarından birini simgeleyen tabletler, savaşta yenişemeyen ve muhtemel ortak düşmanlara karşı eşitlik ilkesi etrafında birleşmeye karar veren iki antik süper gücün günümüze bıraktığı benzersiz bir sembol olarak ziyaretçilerini bekliyor. 

Menu
English
Giriş