7.10.2025
5 Dakika
Binlerce yıl boyunca farklı medeniyetlere ev sahipliği yapan Anadolu, yalnızca sahip olduğu yapılarla değil, taşıdığı hikayelerle de insanlığın kültürel belleğinde eşsiz bir yer tutar. Her kazıda, her arkeolojik buluşta yeniden ortaya çıkan bu hikayeler ve eserler hem bu toprakların geçmişini hem de kültürünü anlatır. Ancak zaman içinde, bu eşsiz mirasın bazı parçaları, yasa dışı yollarla ait oldukları bu coğrafyadan koparılarak farklı ülkelere taşındı; tarihsel bağlamlarından uzaklaştı ve hikayeleri de karanlığa gömüldü.
Geçmişin hikayelerinin yeniden o karanlıktan çıkıp sesini bulması için verilen uzun soluklu mücadele ise son yıllarda ivme kazanarak önemli kazanımlara dönüştü. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü bünyesinde yürütülen titiz çalışmalar sayesinde, yasa dışı yollarla yurt dışına çıkarılan pek çok kültür varlığı yeniden evine döndü ve 2002’den bu yana Türkiye’ye kazandırılan eser sayısı 13 bini aştı. Bu eserlerle birlikte ona bağlı olan hafıza, bilimsel veri ve sanatsal değer de ait olduğu bu topraklara döndü.
Geri dönüş ne kadar önemli olsa da bu konuda önemli nokta önleyici tedbirler. İşte tam bu noktada, kültür varlığı kaçakçılığının önlenmesinde uluslararası ölçekte kullanılan önemli bir araçlardan biri kendini hatırlatıyor: ICOM Kırmızı Liste.
Kültürel mirası korumak için neye sahip olduğumuzu bilmek büyük bir önem taşır. Uluslararası Müzeler Konseyi’nin (ICOM) hazırladığı Kırmızı Liste ise tam da bu noktada devreye girer ve risk altında bulunan kültür varlıklarını koruyabilmenin yollarından birini sunar.
Peki, Kırmızı Liste nedir ve neleri kapsar? Kırmızı Liste, belirli ülkelerin gerek ülke içinde kaçakçılığa konu olup kolluk tarafından yakalanmış eserlerinin gerekse yurtdışına kaçırıldığı tespit edilen eser tiplerinin analiziyle, hangi tür kültür varlıklarının kaçakçılık riski altında olduğunu dünyaya duyurur. Diğer bir deyişle, çalınmış eserleri değil; kaçakçılığa konu olabilecek eser tiplerini temsili resimlerle gösterir. Böylece bu tipte eserlerin diğer ülkelerin kolluk kuvvetlerince veya müze uzmanlarınca tespit edilmesi halinde bir farkındalık yaratır ve eserlerin ait olduğu yere iadesi kolaylaşır.
Kırmızı Liste, sanılanın aksine yalnızca uzmanların elinde dolaşan teknik bir belge değildir. Kültürel mirasın korunmasında sorumluluk taşıyan pek çok farklı yapıya ve kişiye seslenir. Gümrüklerde görev yapan memurlardan müzayede evlerinde çalışan uzmanlara, müze küratörlerinden koleksiyonerlere kadar birçok kişi ve rol için bir yol gösterici işlevi görür.
Bir müzayede kataloğunda rastlanan bir obje, sınır kapısında fark edilen bir parça ya da özel bir koleksiyona girmek üzere olan bir eser… Kırmızı Liste, tüm bu anlarda rehberlik ederek, “Bu eserler yasa dışı yollarla ülkelerinden çıkarılmıştır” der. Böylece herkesin, karşısına çıkan bir esere yalnızca bir nesne olarak değil, ait olduğu bağlamla birlikte bakmasını amaçlar.
Kısacası Kırmızı Liste, devletlerin, kurumların ve uzmanların yanı sıra, kültürel mirasın değerine inanan herkes için bir rehber niteliği taşır. Tam da bu sebeple kültürel mirasın korunması yalnızca teknik bir görev değil, kolektif bir sorumluluk olarak karşımıza çıkar.
Kültürel miras, yalnızca müzelerin vitrinlerinde ya da arkeolojik kazılarda karşımıza çıkan eserlerle sınırlı değildir. Hepimizin belleğinde, var oluşunda ve gündelik hayatında izleri vardır. Bu yüzden onu korumak da yalnızca kurumların değil, herkesin sorumluluğudur. Bazen bir sınır kapısında görevli bir memurun dikkati, bazen bir müzayede kataloğunda şüpheli bir satırı fark eden bir uzman, bazen de sıradan bir vatandaşın duyarlılığı, bir eserin yeniden ait olduğu yere dönmesini sağlayabilir. Küçük gibi görünen bu adımlar, birleştiğinde kültürel mirasımızı korumak adına büyük önem taşır.