Sonbahar Yolculuğu: Türkiye’de Görülmesi Gereken 4 Durak

19.09.2025

5 Dakika

Sararan yaprakların ayağınızın altındaki hışırtısı, esen rüzgarın yanağınızda bıraktığı serinlik ve tüten çaydanlığın kulaklarınızda yankılanan ıslığı… Hepsi de sonbaharın sessizce geldiğini fısıldar, üstelik herkes için farklı bir hikayeye kapı aralayarak. Kimi için bu hikaye yağmur altında yapılan yürüyüşlerin dinginliğinde başlar, kimi için kitapların arasında kaybolmanın huzurunda, kimi içinse ışığın en güzel vurduğu karelerin peşinde koşmanın heyecanında.

Peki, sizin sonbahar hikayeniz nasıl başlar? Belki de sizin hikayeniz; keşfetmenin, değişmenin ve kendini aramanın çağrısıyla çıkılan bir yolculuktadır. Eğer siz de bu çağrıyı duyuyor ama “Hangi duraktan başlamalıyım?” diye düşünüyorsanız, merak etmeyin; size ilham verecek 4 duraktan oluşan bir seçki hazırladık. Manzaraların büyüsünü yakalamak isteyenlerden doğanın içinde sessizlik arayanlara, taşlarda estetiği keşfetmek isteyenlerden tarihin kalbine yolculuk yapmak isteyenlere kadar herkes için bir durak var.

Kendi sonbahar hikayenizi yazmaya hazırsanız, gelin birlikte bu 4 özel durağı keşfedelim. Belki de aradığınız başlangıç tam buradadır.

Kapadokya

1. Kapadokya (Nevşehir)

​​Kapadokya'nın karakteristik silüeti olan peribacalarının hikayesi, milyonlarca yıl önce volkanik dağların püskürttüğü lavların oluşturduğu tüf tabakalarının zamanla, rüzgâr ve suyla şekillenmesiyle başlar. Her mevsim başka bir renge bürünen peribacaları, sonbahar geldiğinde de bambaşka tonlara kavuşur. Bu eşsiz manzaraya eşlik eden yer altı şehirleri, kayalara oyulmuş yapılar ve kiliseler Kapadokya’yı bir kültürel peyzaja dönüştürür.

Göreme ve çevresindeki kaya oyma kiliseler, 4. yüzyıldan itibaren bölgenin Hristiyan topluluklar için önemli bir sığınak ve yerleşim alanı olduğunu gösterir. Bugün Göreme Açık Hava Müzesi’nde yer alan Tokalı, Elmalı ve Karanlık Kilise gibi yapılar, dönemin dinsel yaşamını ve sanat anlayışını yansıtırken aynı zamanda kadrajınıza geçmişten izler taşır.

Kapadokya’nın hikayesini doğa yazıyorken sizinkini neden Kapadokya yazmasın? Belki gün doğumunda ışığın peşine düşerek, belki de binlerce yıllık bir kültürün izinde Kapadokya’nın patikalarında yürüyerek…

Termessos

2. Termessos Örenyeri (Antalya)

Güllük Dağı’nın sarp yamacında, 1000 metreyi aşan rakımıyla konumlanan Termessos, sonbaharda gürültüden uzaklaşmak isteyenlere doğayla baş başa kalabilecekleri sakin bir atmosfer sunar.

“Ele geçirilemeyen şehir” olarak anılan Termessos, yalnızca güçlü surlarıyla değil, doğayla kurduğu uyumla da kendini korur. Bugün hâlâ ayakta olan agora, nekropol, sarnıçlar ve tiyatro, yüzyıllar önce burada yaşayan insanların doğayla bütünleşmiş hayatlarını anlatır. Özellikle sarp kayalıkların yamacına kurulan tiyatro, arkasındaki Toros dağlarıyla birleşince insanı sakinleştiren bir manzara yaratır.

Defterini her yolculukta yanında taşıyanlardansanız Termessos’ta tiyatronun taş basamaklarında Toroslar’a karşı soluklanırken yazacağınız ilk satır, sonbahar hikayenizin başlangıcı olabilir.

Afrodisias

3. Afrodisias (Aydın)

UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Afrodisias, adını aşk ve güzellik tanrıçası Afrodit’ten alır. Sadece bir tapınma merkezi olmayan Afrodisias, sanatın, düşüncenin ve estetiğin buluştuğu bir kenttir. Heykelcilik okulu ve yetiştirdiği heykeltıraşların eserlerinin Anadolu’da ve Roma İmparatorluğu’nda iz bırakmasıyla, antik dünyanın en önemli sanat merkezlerinden biri olarak adından söz ettirir.

Afrodisias, heykellerinin yanı sıra ayakta kalan görkemli yapılarıyla da geçmişin izlerini bugüne taşır. Afrodit Tapınağı, Tetrapylon, Sebasteion, tiyatro, bouleuterion, bazilika ve yaklaşık 30.000 kişilik stadyumu, kentin ihtişamını ve anlattığı hikayeleri gözler önüne serer. Özellikle Sebasteion’daki kabartmalar, mitolojinin imparatorluk propagandasıyla nasıl iç içe geçtiğini taşlara kazınmış bir anlatıyla gösterir.

Sonbaharda Afrodisias’ta dolaşmak, sessizlik içinde taşların arasından sanatın ve düşüncenin sesini duymak gibidir. Belki de sizin hikayeniz, güzelliği ve estetiği yeniden keşfetmekle başlar.

Aizanoi

4. Aizanoi Örenyeri (Kütahya)

Roma döneminde bölgenin önemli kült, ticaret ve sosyal merkezlerinden biri olan Aizanoi, 2012’den bu yana UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer alır. Anadolu’daki en iyi korunmuş Roma tapınaklarından biri olan Zeus Tapınağı, sadece dönemin inanç dünyasını değil mimari zekâsını da gözler önüne serer. Tapınağın çevresindeki agora, Macellum, tiyatro, stadyum ve sütunlu caddeler ile şehrin günlük yaşamına dair izler sunar.

Eğer geçmişin hikayelerinin peşindeyseniz Aizanoi size zamanla kurulan bir köprü sunar. Bugün bu alanlarda dolaşırken bir zamanlar alışveriş yapan tüccarları, kalabalık oyunları izleyen halkı ya da sütunlu caddelerde yürüyen insanları hayal etmek hiç zor değil. Sonbaharın dinginliği ise bu yolculuğu sade bir keşiften kendi düşüncelerinizle baş başa kalacağınız kişisel bir hikayeye dönüştürür.

Sonbahar her adımda farklı bir hikayeye dönüşür. Kimi için doğanın izinde büyüleyici kareler, kimi için dağların sessizliği, kimi için taşlarda saklı sanat ya da tarihin kalbine bir yolculuk… Siz hangi hikayeyi seçerseniz seçin sonbahar onu kendi renginde yazmaya hazır. Daha fazla ilham arıyorsanız Turkish Museums bloglarında sizi yeni yolculuklara çıkaracak birçok içeriğe ulaşmak için tıklayın

Menu
English
Giriş