Harput Kalesi bugünkü bilgilerimize göre günümüzden yaklaşık 3 bin yıl önce, MÖ 8. yüzyılın başlarında Urartu Krallığı tarafından kuruldu. 2016 yılında Harput Kalesi’nin 500 m doğusunda yer alan Nevroz Ormanında MÖ 2. bin başlarına tarihlendirilen Harput Kabartması bulunmuştur. Bu yeni buluntu Harput’taki yerleşimin şimdiye kadar bilinenden 1200 yıl daha eski olduğunu göstermektedir.
Harput Kalesi, Roma ve Bizans İmparatorlukları Dönemlerinde Ziata Castellum adını taşımaktaydı; Arap akınları sırasında ise Hisn-i Ziyad olarak anılıyordu. MS 1085 yılında Türkmen reislerinden Çubuk Bey’in, 1115 yılında ise Artuklu emiri Belek Gazi’nin eline geçmiştir. Etkileyici Artuklu Sarayı kalenin kuzey ucunda yer almaktadır.
1516 yılında Osmanlı Sultanı Yavuz Sultan Selim tarafından görevlendirilen Çerkez Hüseyin Bey ve Karaçinoğlu Ahmet Bey tarafından fethedilmiş, 17. yüzyılda kalede bir Osmanlı Mahallesi kurulmuştur. Kale ve kent Osmanlı Dönemi’nin sonuna kadar önemini korumuştur. Mahalle halkının, 1830 ve 1920 yılları arasında yeni kurulan Elâzığ şehrine göç etmesi ile bölgede yerleşim sona ermiştir.
2005-2009 yılları arasında Elâzığ Müze Müdürlüğü tarafından Harput Kalesinde kazı çalışmaları başlatıldı. Ülkemizin en önemli Urartu tarihi uzmanlarından Prof. Dr. Veli Sevin danışmanlığında başlayan kazı, Türkiye’nin ilk Osmanlı Arkeolojisi kazısı olarak da Türkiye kazı tarihine geçti.
Kazılarda ilk yıldan başlanarak Urartu sarnıcı, büyük bir Konak, Türkiye’nin en eski camilerinden olan bir Artuklu Camii ve küçük bir Osmanlı Mahallesi olmak üzere 900 m alan ortaya çıkarıldı. Kazının en büyük keşiflerinden biri de Aslanlı Kapı önünde iki katlı Osmanlı dönemi yapıları ile üç yeni tüneldir. Bunlardan özellikle üçüncüsü çok yüksek ve geniş bir sahanlık ve tünelden meydana gelmiş olup doğal bir mağarayla sonlanmaktadır.
Kazılar 2014 yılından itibaren Fırat Üniversitesi Başkanlığında sürdürülmüş olup ele geçen buluntular Elâzığ Müzesi’nde restore edilerek sergilenmektedir. Kazı çalışması halen devam etmekte olduğundan bulunan yapıların bir bölümü ziyarete kapalıdır.
SÜT KALESİ (HARPUT KALESİ EFSANELERİ)
SÜT KALESİ I
Bir şehrin, hikâyesine nereden başlanır diye sorarsanız, cevap olarak tacından derim. Yani varsa o şehrin kalesinden başlanır. Kalesi olmayan şehre de kulak asmayın! Göz alacak, zihin süsleyecek mabetleri, töreleri, efsaneleri ve hatıraları da zaten yoktur. Varsa da pek az bir şeydir.
Harput, tacı, mabetleri, töreleri, hatıraları ile geçmişten günümüze efsane söyleyen şehirlerimizdendir. Bu şehrin tacı da "Süt Kalesidir'. Üstüne çıktığınızda nice ufukları, Ulu ve Altın Ovaları, birçok köy ve bahçeleri önünüze seren bu kalenin harcı, halk arasındaki yaygın inanışa göre süttendir.
Kalenin içinde bir Cınıvız yatarmış. Kale boyunca uzun bir adammış. Üstünde cınıvız komutan esvabı, başında miğfer, sırtında zırh varmış. Bu adam, senede bir defa uyanır, başını kaldırır ve sorarmış:
-Dünyanın sonu geldi mi?
Bakarmış ki İslamlar dolaşıyor oralarda, sözüne cevap veren olmaz, yine uyurmuş.
SÜT KALESİ II
Süt Kalesi'nin içindeki dehlizlerden birinde çok güzel bir kız yaşarmış. Altın, gümüş, elmaslarla dolu hazinenin ortasında altından bir taht üzerinde uyurmuş. Yılda bir kez uyanır, hazin ve titrek sesiyle etrafına sorarmış.
-Süt Kalesi yıkıldı mı?
-Dere Hamamı yıkıldı mı?
-Katır kuzuladı mı?
Zaman zaman Harput'ta bazı insanlar bunu işitirmiş. Efsane bu ya, bunlar gerçekleştiği zaman kıyametin kopacağına inanılırmış.
SÜT KALESİ III
Harput Kalesine, kimine göre beyazlığından kimine göre ise süt ile yapılmasından dolayı Süt Kalesi denilir:
Rivayete göre; asırlar önce Harput'ta çok zengin bir hükümdar varmış. Binlerce koyun ve keçisi olduğu için kendisi de halkı da bolluk içinde yaşarmış. Koyunların sütleri, her gün sağıldıktan sonra içilir, halka dağıtılır ama yine de bitirilemez derelere dökülürmüş.
Bir gün bu hükümdar, bir kale yaptırmaya karar vermiş. Hemen inşaata başlanmış başlanmasına ama o yıl büyük bir kuraklık olmuş. Harç karışamamış, duvar örülememiş. Hükümdar, kara kara düşünmeye başlamış. Sonunda döktükleri sütlerin harç yapımında kullanılmasına karar vermiş. Çobanları çağırıp, sütleri sabah akşam inşaata getirmelerini, ustabaşılara ise harcı sütle karıştırmalarını emretmiş. Böylece duran inşaat ilerlemeye başlamış ve hükümdarın istediği zamanda tamamlanmış.
Eskiler, kalenin asırlara meydan okuyan bu dik başlılığını sütle yoğrulmasına bağlarlar. Su dehlizlerinden birinde tavana ince bir kıla asılı olduğu düşünülen güğüm düşünceye kadar da kalenin yıkılmayacağına inanılmaktadır.
Kaynak: Harput Efsaneleri (Meftune Güler)
There is no event in this Museum
All Events