6/18/21
5 Minute
Takılar, atalarımızla paylaştığımız ortak kültürel ögelerden biridir ve bizim, eski medeniyetlerin sosyal yaşam biçimlerini anlamamıza yardımcı olurlar. Türkiye’nin birçok müzesini gezerken, geçmiş uygarlıklardan günümüze ulaşmış çok sayıda yüzük, kolye, bilezik, küpe ve benzeri takıları görebilirsiniz.
Altın, gümüş ve diğer değerli taşlardan yapılan bu aksesuarları değerli kılan şey aslında onların tarihidir. Kimin bu takıları kullandığını hayal edebiliyor musunuz? Belki düğün gününde genç bir kız ya da agorada gezinen zengin, yaşlı bir kadın. Gelin, Türkiye'nin zengin müze seçkisinde sergilenen antik takıların en güzel örneklerinden bazılarına bir göz atalım.
Takı kültürü, neredeyse insanlık tarihi kadar eskidir ve uzun zaman içinde şekillenmiştir. Kullanılış amaçları, malzemeleri, şekilleri ve yapımlarında kullanılan teknikler, dönemlere göre sürekli değişiklik gösterse de her takı buluntusu, bize o kültürün yaşam biçimi hakkında çok değerli bilgiler verir. Niğde Müzesi’ndeki bu eser, insanların yerleşik düzene geçtiği Neolitik Dönem’den bir örnektir. Kolye, antik dönemlerde yaşayan toplumların kullandıkları doğal malzemelerle gelişmiş bir sanat anlayışı oluşturduklarını gözler önüne seriyor. Bu eşsiz eseri Niğde Müzesi’nde ziyaret edebilirsiniz.
Bronz Çağı’nda yaşanan bazı gelişmeler sayesinde yaşam kalitesinin yükselmesi, diğer her şey gibi takı kültürünü de etkiledi. Özellikle, bakır ve kalay alaşımı olan bronzun keşfi, takı yapımında oldukça büyük bir sıçramanın yaşanmasını sağladı. Bu sürece paralel olarak, takılarda süs taşları ve altın da daha sık kullanılmaya başlandı. Çağın en güzel örneklerinden biri olan fotoğraftaki küpe de bize, dönemin yüksek sanat becerilerini gösteriyor. Bu eseri günümüzde, Kaman Kalehöyük Arkeoloji Müzesi’nde görebilirsiniz.
Farklı ve özgün bir uygarlık olan Urartu Krallığı, Ön Asya’nın güçlü bir devletiydi. Oldukça zengin bir kültür ve sanat dünyasına sahip olan Urartular, takı yapımında da kendilerine özgü stil ve teknikleri ile öne çıkar. Bunun en önemli etkenlerinden biri, yerleştikleri bölgelerde zengin maden yataklarının bulunması ve bunların ustaca işlenmesi olmuştur. Urartular için takı; zenginlik, şans, uğur, bereket ve beğeni kazandırma amaçlarının yanı sıra, toplumsal statünün sergilenmesi için de kullanılırdı. İnce detaylara ve sembolik figürlere sahip olan bu takı örneklerinden birini, Van Müzesi’nde ziyaret edebilirsiniz.
Anadolu’nun en eski medeniyetlerinden biri olan Hititler, hammadde açısından oldukça zengin bölgelere yerleştiler ve bunun sonucunda bizlere çok çeşitli takı örnekleri bıraktılar. Bu takılardan bazıları saç süsleri, küpeler, bilezikler, kolyeler ve yüzüklerdi. Bütün sanat dallarında oldukça başarılı olan Hititler, bize el sanatlarındaki yeteneklerini de bu eserle kanıtlıyor. Bu etkileyici takıyı, Çorum Müzesi’nde ziyaret edebilirsiniz.
Hititler gibi Anadolu’nun en eski uygarlıklarından biri olan Lidyalılar, yaşadıkları dönemde birçok konuda yaptıkları yenilikler ile tanınır. Zenginlikleri sayesinde, sanat alanında ortaya çıkardıkları eserlerse kesinlikle görülmeye değerdir. Bunlardan en bilindik ve büyüleyici olan örneği şüphesiz Karun Hazinesi’dir. Lidya Kralı Kroisos'a (Karun) ait olan bu hazineden çıkarılan eserleri, Uşak Müzesi’nde ziyaret edebilirsiniz.
Pontus İmparatorluğu, Hellenistik Dönem’de Karadeniz kıyısında hüküm sürüyordu. Diğer uygarlıklar gibi, Pontus medeniyeti de günümüze sayısız eser bıraktı. Bu eserlerden belki de en ilgi çekici ve görkemli olanı ise Amesos Hazinesi’dir. Günümüzde Amisos Tepeleri’ndeki mezar odalarında bulunan bu hazine, Pontus Krallığı’nda en yüksek statülerden birine sahip bir kişi ve ailesine aitti. Hazinede çok sayıda altın takı, çanak-çömlek, cam ve mermer eser bulunuyor. Fotoğraftaki eser, dönemin zenginliğini ve yüksek işleme tekniklerini bize gösteren hazinenin parçalarından sadece bir tanesi. Amesos Hazinesi’nin diğer parçaları da, Samsun Müzesi’nde sizleri bekliyor.
Ani Arkeolojik Alanı, Orta Çağ’ın şehircilik, mimarlık ve sanat açısından gelişiminin tüm zenginliğini bir arada görebileceğiniz bir İpek Yolu yerleşimidir. Ani’de bulunan bu altın küpe de kentteki kültür çeşitliliği sayesinde ortaya çıkan özgün eserlerden sadece bir tanesi. Dönemin zenginliğini gösteren ve oldukça ince bir işçiliğe sahip olan bu küpe, bugün Kars Müzesinde sergilenmektedir.