12/26/23
5 Minute
Türkiye toprakları, insanlık tarihinde dönüm noktası niteliğindeki süreçlere ev sahipliği yapmasını sağlayan özel bir konumda yer alır ve türümüzün ortak tarihsel mirasından nefes kesici parçaları içinde barındırır. Bazıları UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer alan ve keşfedilmeleri ile insanlık tarihi hakkında bilinenleri baştan aşağı değiştiren bu eserleri, Turkish Museums platformunda birlikte incelemeye devam ediyoruz.
İlk defa 1960’lı yıllarda fark edilen ve 1995’te başlayan kazı çalışmalarıyla birlikte insanlık tarihinde önemli bir kırılma noktası olarak kabul edilen, ayrıca Neolitik Çağ’ın başlangıç tarihini binlerce yıl öncesine taşımış Göbeklitepe Ören Yeri’ndeki kalıntılar bu yazımızın konusu olacak.
Dünya arkeoloji tarihinin en önemli keşiflerinden biri olan Göbeklitepe, bulunduğu güne kadar insanlığın izlediği düşünülen gelişim çizgisinde şaşırtıcı bir kırılma yaratmış; insanların, avcı-toplayıcı bir yaşam sürdüklerine inanılan MÖ 12.000 gibi tarihte, oldukça gelişmiş mimari özellikler gösteren ve böylesi görkemli bir kült alanı yaratmış olmaları, tüm dünyada şaşkınlık ve hayranlığın birbirine karıştığı hislerle karşılanmıştır.
İnsan topluluklarının yazıyı kullanmaya başladıkları ve yaşadıkları döneme ilişkin daha canlı ayrıntılara ulaşılabilen ilk tarihlerden binlerce yıl öncesine ait kalıntılar içeren Göbeklitepe, Neolitik Çağ’ın hemen başındaki insanların estetik anlayışları ve tarihin bu çok uzak döneminde bizimle aynı dünyayı adımlamış atalarımızın yaşantısı hakkında daha büyük gizemlerin sır perdesini aralayan bazı ipuçları edinmemizi sağlar.
12.000 yıl öncesinin insanları dünyayı nasıl algılıyordu? Detaylarını çok da iyi bilmediğimiz, avcı-toplayıcı bir yaşam tarzına sahip olan atalarımızın dünyası nasıl bir büyüyle sarılıydı? Ve sözünü ettiğimiz dönemde inşa edilmesi inanılmaz olan Göbeklitepe’deki bu yapı, o büyülü dünyada yaşayan insanları nasıl etkiliyor, orada bulunmak onlara nasıl hissettiriyordu?
Göbeklitepe’deki muhteşem yapının kalıntıları, asla bütünüyle yanıtlanamasa da ziyaretçilerine bu soruların cevaplarına ilişkin küçük ipuçları vermeyi ve Neolitik Çağ insanının kendi gizemli dünyasını deneyimlerken hissettiklerinin bir kısmını paylaştırmayı vadediyor. Gelin, insanlığın ortak mirasının bu benzersiz yapıtına daha yakından bakalım.
Dünyada tarımla uğraşan toplulukların ilk ortaya çıkışına tanıklık eden Mezopotamya’da yer alan Göbeklitepe’nin anıtsal kalıntıları, bazılarının boyu 5,5 metreyi bulan T biçimli sütunlardan oluşur. Genel formları ve üzerlerinde bulunan giysi biçimindeki işlemeler ile insan figürleri olduğu düşünülenlerle birlikte, aralarında irili ufaklı vahşi hayvan figürleri biçiminde olanlar da bulunan bu kireçtaşı sütunlar; alanın Neolitik Çağ insanlarının dinsel aktiviteler için bir araya geldiği bir kompleks olarak kullanıldığını düşündürüyor.
İnsanlığın ilk abidevi yapıtlarından biri olan bu T şeklindeki sütunlar, aynı zamanda atalarımızın yeni bir teknolojik evreye geçişlerine tanıklık etmiş gibi görünüyor. Neolitik Çağ’ın ayırt edici gelişmelerinin ortaya çıkıp yayılmaya başladığı düşünülen bölge, büyük olasılıkla çeşitli uğraşlarda uzmanlaşmanın gerçekleştiği ve daha girift bir toplumsal tablonun insan yaşamında kendini göstermeye başladığı bir zamanın izlerini de barındırıyor.
Göbeklitepe Ören Yeri’nde, 1995 yılından 2014’e kadar Prof. Dr. Klaus Schmidt başkanlığında sürdürülen kazı çalışmalarında, ağırlığı 40 tonu bulan sütunların 10-12 tanesinin dairesel planda dizilip aralarına duvar örülmesiyle oluşturulmuş 6 tane kapalı alan ortaya çıkarıldı. Yapılan jeomanyetik ölçümler ise bu kapalı alanların sayısının 20’yi bulduğunu gösteriyor. Alanda görülen sütunların üzerinde boğa, yaban domuzu, tilki, yılan, yaban ördeği ve akbaba gibi hayvanların motifleri ve bazı soyut semboller yer alırken, tüm bu motiflerin sadece bir süsleme olmanın çok ötesinde özel bir anlatıyı içerecek biçimde kullanıldığı düşünülmektedir. Göbeklitepe Arkeolojik Alanı’ndaki kalıntıların, Neolitik Çağ’da ortaya çıkan derinleşmiş bir inanç sisteminin kült merkezine ait olduğuna ilişkin çıkarımın kaynağı da bu düşünceye dayanır.
Göbeklitepe’deki bu benzersiz kalıntıların cazibesine kapılıp, döneme dair kuracağınız hayalleri renklendirecek daha fazla bilgiye sahip olmak isterseniz, alandaki kazılarda bulunan bazı diğer kalıntıları da içeren Şanlıurfa Müzesi’ni de ziyaret etmelisiniz.
İnsanlığın çok kritik bir geçiş evresini, avcı-toplayıcı yaşam tarzının yerini tarımsal üretime bırakacağı bir dönemi işaretleyen Göbeklitepe, insanı dünyadaki diğer canlılardan ayıran ve en önemli özelliklerden biri olan yaratıcılığın cömertçe sergilendiği bir anıt olarak da olağanüstü bir simgedir.
Son yılların en önemli arkeolojik keşiflerinden biri olan ve insanlık tarihinin en büyülü anlarından birine görkemli bir not düşen Göbeklitepe Ören Yeri’ni mutlaka ziyaret etmelisiniz. Dünya üzerindeki en etkileyici tarihi kalıntılardan biri olan bu arkeolojik alanı ziyaret ettiğinizde, yakınlarda görebileceğiniz diğer önemli tarihi ve kültürel varlıklar hakkında bilgi almak için Turkish Museums blogları arasında Şanlıurfa’da Görmeniz Gereken 5 Yer başlığıyla yer alan yazımızı da okuyabilirsiniz.